Yan Yana Durmak: Bugünün Milli Görevi

Son zamanlarda Orta Doğu’da yaşanan gelişmeler, yalnızca bölgesel değil, küresel dengeleri de tehdit eden ciddi bir gerilim hattına dönüşmüş durumda. İşgalci İsrail’in Gazze’deki saldırgan tutumu, İran’ın çıkışları, Lübnan, Suriye ve Irak üzerinden yürütülen vekâlet savaşları; bölgeyi sıcak bir çatışma sarmalına hızla sürüklüyor. Son dönemde İsrail’in İran topraklarını doğrudan hedef alması, ardından İran’ın gerçekleştirdiği misilleme saldırıları, bölgesel gerilimi adeta yangına çevirmiş durumda. ABD ve İsrail’in tehlikeli birlikteliği, yalnızca Ortadoğu halklarını değil, küresel barışı da doğrudan tehdit etmektedir. Ve biliyoruz ki, bu ateşli süreçte siyonist güçlerin bir sonraki hedefi Türkiye’dir. Bu tablo, Türkiye için sadece dış politik bir mesele değil, doğrudan iç cephede de dikkat ve teyakkuz gerektiren bir durumdur.

Bu kritik süreçte, millet olarak içeride güçlü durmamız, ortak değerlerde birleşmemiz artık bir tercih değil, zorunluluktur. Çünkü dışarıda artan risklerin bize yansıması, ancak içerideki dayanışmamızla bertaraf edilebilir. Toplumsal ayrışma, kutuplaşma ve kısır çekişmeler; bu zorlu dönemde en büyük zaafımız olur. Artık kavga etmek, ayrışmak değil; anlaşmak, birleşmek ve yan yana durmak hayati bir hâl almıştır.

Milletimizin bin yıllık tarihî tecrübesi, zorluklar karşısında nasıl kenetleneceğini her defasında göstermiştir. Çanakkale’de, Sakarya’da, 15 Temmuz’da olduğu gibi bugün de tehdit büyükse birlik daha büyük olmalıdır. Siyasi görüşler, etnik kökenler, dünya görüşleri; milletin selameti karşısında ikinci plandadır. Çünkü mesele artık bir parti meselesi değil, bir memleket meselesidir.

Toplumun tüm kesimleri, özellikle kanaat önderleri, medya temsilcileri, akademisyenler ve siyaset kurumu; ayrıştırıcı değil, birleştirici bir dille hareket etmek zorundadır. Bu dönemde atılacak her sorumsuz cümle, dışarıdaki yangının içeride alev almasına sebep olabilir. Oysa milletçe ihtiyacımız olan, serin bir akıl ve sağduyudur.

Gerçek şudur ki; iç barışını koruyabilen bir millet, dış tehditler karşısında en sağlam kalkana sahip demektir. Geçmiş, bize defalarca göstermiştir: Birlik varsa umut vardır; ayrılığın olduğu yerde ise yalnızlık ve zaaf kök salar. Biz bu kadim coğrafyada, ancak omuz omuza durarak varlığımızı sürdürebiliriz.