Mütevazı: Kibirsiz. Gösterişsiz. Alçak gönüllü. Dilimize Arapçadan geçmiştir. Kibirden ve gösterişten uzak olma mânasındaki tevazu kelimesinden türetilmiştir. Tevazu sahibi insana mütevazı denir…
Daha farklı bir anlatımla ise;
“Kibrin karşıtı olup kişinin başkalarını aşağılayıcı duygu ve davranışlardan kendini arındırmasını ifade eder.” deniliyor.
Alçakgönüllü olmak…
Tevazu sahibi insan…
Önceden kaleme aldığım önemsediğim bir konu… Hasıl oldu…
Tekrar tekrar anlatmak, dillendirmek gerek…
Anlamayana anlatmak…
Bilmeyene öğretmek…
Olmayana vermek gerek…
Tevazu sahibi olan insan…
Kendisinde bulunan ilimden, mevkiden, paradan dolayı olmayana veya az olana karşı üstünlük taslamaz ve haksızlık yapmaz.
Tevazu sahibi insan sabırlıdır…
Tevazu sahibi insan razıdır…
Tevazu sahibi insan şükreder.
Cömerttir…
Yeter ki bu haslet kendisinde olsun…
Diğer bütün güzel duygular peşinden gelir…
Kibirsiz, gösterişsiz ve alçakgönüllüdür.
Tevazu, aynı zamanda insanın kendisini bilmesidir…
Kusurlarının farkında olması, bilmediklerinin farkına varması ve sınırlarını bilmesidir…
Bu nedenle…
Başak gibi olmalı insan, içi dolu ama tevazudan başı önce eğilmeli…
Yani insan ne kadar yükselirse, gönlü o kadar alçalmalıdır…
GÜNÜN SÖZÜ
Fazla tevazu, vasattan
nasihat dinletir…
İbretlik bir hikaye ile olayı anlatmak gerekirse:
“Bir adam, kötü yoldan para kazanıp bununla kendisine bir inek alır.
Neden sonra, yaptıklarından pişman olur ve hiç olmazsa iyi bir şey yapmış olmak için bunu, o zamanlar aynı zamanda aşevi işlevi görmekte olan bir dergaha bağışlamak ister.
Adam Hacı Bektaş-ı Veli’nin dergâhına gider. Durumu Hacı Bektaş-ı Veli’ye anlatır ve o ‘helal değildir’ diyerek bu kurbanı geri çevirir.
Bunun üzerine adam Mevlevi dergâhına gider ve aynı durumu Mevlana’ya anlatır. Mevlana ise bu kurbanı kabul eder.
Adam aynı şeyi Hacı Bektaş-i Veli’ye de anlattığını ama onun bunu kabul etmemiş olduğunu söyler ve Mevlana’ya bunun sebebini sorar.
Mevlana şöyle der:
- Biz bir karga isek Hacı Bektaş-ı Veli bir şahin gibidir. Öyle her leşe konmaz. O yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir.
Adam üşenmez kalkar Hacı Bektaş dergâhı’na gider ve ona, Mevlana’nın kurbanı kabul ettiğini söyleyip bunun sebebini bir de Hacı Bektaş-ı Veli’ye sorar.
O da şöyle der:
- Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise Mevlana’nın gönlü okyanus gibidir. Bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun engin gönlü kirlenmez. Bu sebepten dolayı o senin hediyeni kabul etmiştir.
Böylesi tevazu ve incelikle, birbirlerini yermek yerine yüceltebilmeyi becerebilen insanlar olmamız dileğiyle.” Gönlü alçak olanın,
Mevkisi zirve olsun…