Bir milletin en temel hakkı sağlıktır. Sağlık hizmetine erişim, lüks değil; devletin vatandaşına sunduğu en asli görevlerden biridir. Ancak ne yazık ki bugün devlet ve fakülte hastanelerinde oluşan uzun kuyruklar, acil servislerde yeterince hastaya bakılamaması ve randevu bulmanın neredeyse imkânsız hale gelmesi insanları farklı yönlere itiyor.
Bu tabloyu fırsata çevirmekte gecikmeyen özel hastaneler, yaklaşık son on yılda adeta altın çağını yaşıyor. Yanında bir de tamamlayıcı sağlık sigortaları ve özel paketler devreye girince, sağlık bir “hak” olmaktan çıkıp ticari bir ürüne dönüşmeye başladı. İnsanlar artık hastalıklarının tedavisini değil, bütçelerinin yetip yetmeyeceğini düşünür hale geldi.
Hastane kapısında bekleyen vatandaş, bir yanda saatler süren kuyruklarla mücadele ederken; diğer yanda özel hastanenin kapısından girdiğinde anında hizmet alabilmenin cazibesine kapılıyor. Bu tabloyu yaratan şey, tercihten çok zorunluluk. Çünkü kimse sağlığını şansa bırakamaz. Bir annenin çocuğu için, bir babanın ailesi için yapamayacağı fedakârlık yoktur. Sağlıkta “paran varsa çözüm var” anlayışının yaygınlaşması, toplumun vicdanını da yaralıyor.
Asıl sorun, sağlık hizmetinin adeta ikiye bölünmesi: Bir tarafta devletin ağır aksak işleyen sistemi, diğer tarafta yüksek ücretlerle kapılarını açan özel sektör… Oysa sağlık, bir ülkenin en eşitlikçi alanı olmak zorundadır. Çünkü hastalık kimseye fakir-zengin diye bakmaz; kapısını çaldığı her insanı eşit derecede yorar. Sağlığın karşılığı paraya denk tutulduğu bir dönemde yaşıyor olmamız, işte tam da bu çelişkinin en acı göstergesidir.
Bu nedenle devletin yapması gereken, sağlık sisteminde dengeyi yeniden kurmak ve özel sektöre yönelimi bir zorunluluk olmaktan çıkarmaktır. Çünkü toplumun en zengininden en yoksuluna kadar herkesin ihtiyacı aynıdır: erişilebilir, hızlı ve nitelikli sağlık hizmeti. Sağlığı alım gücüne göre paylaştırmak, yalnızca hizmeti değil, adaleti de zedeler. Sağlık ticari bir ürün değil, temel bir insan hakkıdır. İnsana verilen değerin en somut ölçüsü, onun tedaviye ulaşımındaki eşitliktir. Eğer bu eşitlik korunamazsa, sağlık hizmeti parası olana çare; olmayana sadece umut olmaya devam edecek ve sağlığı ticarete dönüştüren toplumlar, önce insanını, sonra da vicdanını kaybedecektir.