SEKTÖRÜN GÖRÜNMEYEN YÜZÜ: MEZUNLARIN SESSİZ MÜCADELESİ

Bir meslek düşünün ki; size sadece geçim değil, gelişim de sağlasın. İnsan ilişkileriniz farkında olmadan güçlensin, sorunlar karşısında soğukkanlı kalabilmeyi öğretsin. Anlık çözüm üretme kabiliyetiniz artsın, farklı kültürlerden bireylerle kurduğunuz temasla dünyaya bakışınız zenginleşsin. Turizm, tam olarak böyle bir meslek. Sosyal hayatınıza yön veren ve sizi her anlamda donatan bir alan.

Ancak bu kazanımlar, altın tepside sunulmuyor. Sabır, azim ve ciddi bir emek gerektiriyor. Çünkü turizm; insanla, zamanla ve sabırla çalışan emek yoğun bir sektör. Doğası gereği yorucu, zaman zaman yıpratıcı; ama bir o kadar da öğretici.

Bu zorlukların temelinde iki etken öne çıkıyor: İşverenin oluşturduğu çalışma koşulları ve nitelikli personel eksikliği. Turizmde sağlıklı bir çalışma ortamı, sadece maaşla değil, çalışanı değerli hissettirmekle mümkündür. Hem maddi hem de manevi anlamda tatmin sağlanan bir ortamda çalışan kişi, sektörüne de mesleğine de sahip çıkar.

Ne yazık ki, sektörde maliyet-kârlılık dengesini ön planda tutan anlayış, nitelikli personel istihdamını arka plana atıyor. Bu da beraberinde “alan dışı” bireylerin sektörde istihdam edilmesine, mezunların ise ya iş bulamamasına ya da farklı mesleklere yönelmesine sebep oluyor. Sahada eğitim almamış kişilerle çalışmak zorunda kalan turizm mezunları, ne teorik bilgilerini uygulayabiliyor ne de mesleki özgüvenlerini geliştirebiliyor.

Turizm sektörünün tüm kademelerinde –yönetimden ön büroya, servisten komiliğe kadar– görev yapan personelin alanında eğitim almış bireylerden oluşması, hizmet kalitesinin sürdürülebilirliği ve sektörün itibarı açısından hayati önem taşımaktadır.

Turizm mezun dernekleri, uzun süredir bu soruna dikkat çekmekte ve çözüm odaklı çalışmalar yürütmektedir. Sahada görev yapan turizm emekçilerinin meslek tanımı ise hâlâ yasal zeminde net bir karşılık bulamamıştır. Bu durum, hem iş güvencesi hem de sektörel saygınlık açısından ciddi bir eksiklik olarak karşımıza çıkmaktadır.

Dolayısıyla “Turizm Meslek Yasası”nın hayata geçirilmesi artık ertelenemez bir zorunluluktur. Eğitimli, sahada yetişmiş ve kendini geliştirmiş bireylerin haklarını koruyacak yasal bir çerçeve olmadan sektörün kalitesini uzun vadede korumak mümkün değildir.

Ancak unutmamak gerekir ki; sadece yasa ile de işler düzelmez. Diplomaya sahip olmak tek başına yeterli değildir. Diplomanın arkasını dolduracak donanım, tecrübe ve iletişim becerisi gereklidir. Bu noktada mezunlara, büyük sorumluluk düşmektedir.

Dezavantajları avantaja çevirebilmenin yolu; teorik bilgiyi sahada pekiştirmekten geçiyor. Bu çaba sadece kişisel gelişim değil, sektörün geleceği için de kritik önemdedir.

Turizmde emeğin karşılık bulduğu bir gelecek umuduyla…