SİZ OLSAYDINIZ NE YAPARDINIZ?
Ülkenin merkezinde tam bir geçiş güzergahı üzerinde; doğunun-batıya, güneyin- kuzeye bağlandığı noktada ki bir şehrin ulaşımda elbette ki uzakları yakınlaştırır bir özelliğinin olması şarttır.
***
Bunda hemfikiriz lakin ulaşım ağıyla ilgili geçmişte hayata geçirilemeyen bazı projelerin bugün sonuçlandırılmasına dönük atılan adımlar bazı çevrelerce acımasızca eleştirilmekte.
Dün Yüksek Hızlı Tren için de, Ankara- Niğde otoyolu bağlantı projesine Kayseri’nin niçin dahil edilmediğini de sorduğumuz ve tenkit ettiğimiz gibi, bugün de geçte olsa bu projelerin hayata geçirilecek olmasındaki duyduğumuz memnuniyetini belirtmek isterim.
***
Eleştirirken altını da doldurmak gerek…
Peki ne yapalım şimdi?
‘Dün olmadığı için bugün ne hızlı treni, ne de Ankara-Niğde otoyolunun Kayseri bağlantısını istemiyoruz mu?’ diyelim…
Dünyanın en kolay işi eleştirmektir, salla gitsin…
Kime, nereye, nasıl gittiğinin önemine bakılmaksızın bazen sırf eleştirmiş olmak için konuşuyoruz…
***
Evet dün sizinle aynı düşüncedeydim, neden dahil edilmediği için en önde yürüyen ve avazı çıktığı kadar bağıranlardandım, ama bugün şehrim için bir çivi çakanı dahi alkışlarım.
Gündemde olduğu gittiğimiz yerlerde sohbetler dönüp dolaşıyor, konu ise sıcak olduğu için buralara geliyor.
***
Önce dinliyorum, sonra benim penceremden bakıp yorumluyor ve fikrimi söylüyorum…
Genelde gelen kontralar hep sokak jargonu. Yine de sarf edilenleri ayıklayıp içlerinden cımbızla çekip sözün özü diyebileceğim cümle;
‘Günaydın..!
dün neredeydiniz?’şeklinde oluyor. “Haksızsınız, haksızlar da” demiyorum, evet geç oldu ama nihayetinde kılçığına, balçığına bakılmaksızın sonuç alınacak bir proje sahiplenmek gerekmez mi?
***
Peki bir kez daha sorumu yinelemek istiyorum. Bağlantılı-bağlantısız gerek hızlı treni, gerek Ankara-Niğde otoyolu projelerinin bugün hayat bulacak olması kabul edilemez, gereksiz projeler midir?
Aldığım yanıt üç aşağı beş yukarı genelde aynı ancak sorumun cevabı değil.
‘Dünü geçtik bugün’ dediğimde ne dinleyen, ne de anlayan var.
***
Peki siz olsaydınız ne yapardınız?
Bu ve benzer sorular işlerine gelmediği için duymazdan gelip yine bildiklerini okuyorlar.
Konuşmaktan ben yoruluyorum, onlar ise hiç susmadan, firene basmadan, nefes almadan benzer cümleleri tekrarlayıp duruyorlar.
Genelleme yapmak doğru olmaz fakat at gözlüğü takıp, kulaklarını tıkayan bu arkadaşlara duyacakları ve beni görecekleri şekilde, anlayacakları dilden diyorum ki;
“Haklısınız..!
Ben hiç o pencereden bakmamıştım.
O zaman şöyle yapalım mı?
Ne siz yorulun, ne de ben..!
Hızlı tren geldiğinde siz binmezsiniz, kara trenle seyahat edersiniz.
Ankara-Niğde otoyolu bağlantısı yapıldığında da siz eski güzergahı kullanırsınız olur biter.
En azından protesto edersiniz kafanızdan bu kaygıyı da atmış olursunuz..!”
Önce birbirlerine bakıyorlar sonra bıraktıkları yerden beşinci vitesle kalkıp, nakarat bölümünde tekrara düşüyorlar.
***
Geriye dönüşler, benzer görüşler ve kıs kıs gülüşler…
Hemen müsaade istiyor ya da fazla yorum yapmadan, arkama bakmadan uzaklaşıyorum bu derin mevzuların hararetli ve hareketli tartışıldığı mekanlardan.
Sonra üzülüyorum ülkem insanı için.
Eleştiri olmadan elbette doğru bulunmaz fakat sürekli suçlu aramakla da çözüm üretilmez ki…