Bazen insanın içi öyle bir dolar ki, kalabalıkların gürültüsü artık ruhuna ağır gelmeye başlar. Sohbetler, kahkahalar, şehir sesleri… Hepsi bir noktadan sonra yorucu bir uğultuya dönüşür. İşte o zaman insan, kendisiyle baş başa kalmak ister.
Yalnızlık çoğu zaman yanlış anlaşılır. Oysa yalnız kalmak, kimsesizlik değil; kendine vakit ayırabilme lüksüdür. Günümüz dünyasında her şey çok hızlı. Koşuşturma içinde, kendi sesimizi duyamaz hale geldik. Kalabalıklardan uzaklaşıp bir kenara çekildiğimizde, aslında en önemli sohbeti yaparız: Kendimizle olan sohbeti.
Bir fincan kahve, hafif bir müzik…Ruhumuzun dinlenmeye ihtiyacı var. Beden yorgunluğu uykuyla geçer ama ruh yorgunluğunu ancak kendimize ayırdığımız sessiz zamanlar iyileştirir.
Arada sırada durup kendimize şu soruyu sormalıyız: “Ben ne istiyorum? Gerçekten mutlu muyum?” Bu sorulara kalabalıkların arasında yanıt veremezsiniz. Çünkü gerçek cevaplar sessizlikte saklıdır.
Unutmayın, yalnızlık bir kaçış değil; bir toparlanma, bir güç toplama hâlidir. Kendinizi dinlemekten korkmayın. Belki de en güzel yolculuk, kendi içimize yaptığımız yolculuktur.