Hayvan sevgisi, insanın içindeki merhametin, şefkatin ve vicdanın en güzel yansımalarından biridir. Çünkü bir hayvanı sevmek, karşılık beklemeden sevmeyi öğrenmektir. Onlar konuşmazlar, kelimelere ihtiyaç duymazlar ama bir bakışları, bir dokunuşlarıyla sevgilerini anlatabilirler. Bir köpeğin sahibini görünce sevinçle kuyruğunu sallaması, bir kedinin huzurla mırıldanması, bir kuşun sabahın sessizliğini bozan cıvıltısı… Bunların hepsi yaşamın küçük ama en samimi mutluluklarıdır.
Ne yazık ki günümüzde her insan aynı sevgiyi taşımıyor. Sokaklarda aç, susuz, üşüyen, korkmuş gözlerle bakan binlerce can var. Oysa bir kap su, bir parça ekmek, bir parça sevgi onlar için dünyalara bedel. Bir insanın vicdanı, hayvanlara karşı gösterdiği davranışta gizlidir. Çünkü sevgi sadece sözle değil, davranışla gösterilir. Bir hayvana zarar vermemek bile bazen en büyük iyiliktir.
Hayvanlar sadece sevgi istemezler; güven, ilgi ve anlayış da beklerler. Onların da bir yaşam hakkı olduğunu unutmamalıyız. Evimize aldığımız bir kedi ya da köpek, kısa bir heves değil, bir ömürlük sorumluluktur. Onlar duyguları olan, seven, korkan, acı çeken canlılardır. Bazen biz konuşmadan hâlimizi anlarlar; üzgün olduğumuzda yanımıza gelip sessizce sarılırlar, bir bakışıyla içimizi ısıtırlar.
Hayvan sevgisi, çocuklara da küçük yaşta öğretilmesi gereken en güzel değerlerden biridir. Çünkü bir çocuğa hayvan sevgisi aşılanırsa, o çocuk büyüdüğünde kalbi daha yumuşak, vicdanı daha geniş bir insan olur. Bir çocuğun bir kediyi beslerkenki heyecanı, bir köpeği severkenki mutluluğu, dünyaya umut katar.
Unutmayalım, biz insanlar bu dünyayı sadece birbirimizle değil, tüm canlılarla paylaşıyoruz. Onların da nefes almaya, sevilmeye, yaşama hakkı var. Bir hayvana dokunmak, aslında bir kalbe dokunmaktır.