Seçici ve belirleyici mi olsak?

Televizyon tarihi boyunca çeşitli yarışmalar yapıldı.

Ve pek çoğuda kitleleri ekran başına toplamaya muaffak oldu…
Kimi yetenek, kimi beceri, kimi de bilgi, kültür, kabiliyet yarıştırdı durdu…

Bunlardan biri de Kırkpınar Yağlı Güreş Müsabakaları…
Son bir aydır hafta sonları bizim evde vazgeçilmez bir ortak paydada buluşma, ortak paylaşım mevcut… Son yılların zor bulunan bir şeyi.
Akıllı telefonlarda geçirilen zaman yüz yüze etkileşimlerin yerini aldı.
Akıllı telefonlardan vazgeçip; konuşabilmek, paylaşabilmek, oturup sohbet edebilmek ne mümkün?… Farklı bir mevzu ama yeri gelmişken azıcık değindik, yoksa uzun uzadıya tartışılacak bir konu…

Kırkpınar Yağlı Güreşleri, geleneksel Türk yağlı güreş turnuvası…
Bu vesile ile acayip çarpıcı birkaç anekdot ve enteresan bilgiler edindim…

İşte öğrendiğim birkaç yağlı güreş terimi:
El ense, Pehlivan, Kıspet, Peşrev, Kucaklama, Deste.

El ense açıklanırken; asıl numarası çekme anından önce eli rakibin ensesine atma anıdır ve el enseye atılırkende bileğin içyanıyla boyna bir darbe vurulur ki deniliyor, bu darbe sonucu vahim durumlar meydana gelebiliyor, sakatlanabiliyor ve akabinde de yaşam standardı aksayabiliyormuş…
O nedenle el ense deyip geçmeyin… Darbenin gücünü hissetmeden vahametini tahayyül dahi edemezsiniz…

Bu küçük bilgiden sonra reklamın, pazarlamanın, tanıtımın gücünü yarışlar esnasında İsmail Balaban ismini duyunca tekrar idrak ettik…
İsmail Balaban, Türk başpehlivandır. 652 ve 656. Kırkpınar Yağlı Güreşleri’nde birinci gelerek iki kez başpehlivan ünvanını kazanmış. 2020 ve 2022 yılında ağır sıklette Dünya Şalvar Güreşi şampiyonu olmuş. Kim biliyor? İlgilisi ve meraklısı dışında…
Ama 2021 yılında Acun Ilıcalı tarafından düzenlenen Survivor 2021 yarışmasında şampiyon olduğunu babaanneniz bile biliyordur eminim.

Tamda burda medyanın, yada bilemediğimiz bazı güçlerin bize isteğini, dilediğini nasıl empoze ettiğini çok çarpıcı bir şekide görüyoruz…

Reklamın iyisi kötüsü olmaz reklam reklamdır mı? diyelim… Yoksa biraz seçici ve belirleyici mi olalım?