‘LEMAN KEPAZELİĞİ VE KURAN-I KERİM MEALİ TARTIŞMALARI’

Düşünce özgürlüğü adı altında toplumun değerlerine yapılan hakaretlere bir yenisi de karikatür dergisi Leman’ın kepazeliği eklendi.

İki cihan serveri Peygamberimizin resmedilişi toplumu ayağa kaldırmıştır. Bu terbiyesizliğin karşılığında olacakların bilinmesine rağmen bu edepsizliğin yapılmasının izahatı yoktur. Bunun düşünce özgürlüğü veya derginin sonradan açıkladığı gibi Müslümanların mağduriyeti ile de alakası yoktur. Bu düpedüz densizliktir. Geçtiğimiz yıllarda Fransa’daki bir derginin daha ileri giderek yaptığı hakaretleri ve sonrasında derginin basılarak çalışanların öldürülmesi olayı hâlâ hafızalardadır. Bu gerçeğin ışığında bu İslam ülkesi Türkiye’de yapılan bu ahlaksızlığın bedeli ödenmeli, kanunlar bu küffarlara gün yüzü göstermemelidir.

Herkesin doğru ya da yanlış her düşündüğünü söylemesi ya da tatbik etmesi toplumda onarılmaz yaralar açmaktadır. Özellikle de insanların yaşam kaynağı olarak gördükleri dini değerlere saygısızlık, affedilemez bir suçtur.

‘KURAN-I KERİM MEALİ TARTIŞMALARI’

Konusu açılmışken geçtiğimiz haftalarda TBMM’de Kuran-ı Kerim meallerinin yalnızca Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayımlanmasına ve gerekli görülürse yanlış meallerin toplatılmasına ilişkin yasa tasarısı görüşülmüştür. Cemaatlerden canı yanan bu toplumun normal şartlarda bu yasa tasarısını doğru bulması gerekirken, ‘özgürlük’ adı altında bu tasarıya eleştiriler gelmiştir. Şaşırtıcı olan şudur ki cemaat mensupları, sol-liberal görüşte olanlar ve siyasal İslamcılar bu konuda bir araya gelmiştir.

Üzülerek belirtmeliyiz ki toplumumuz dini konularda kafa karışıklığı yaşamaktadır. Son olarak Milli Mücadele döneminde görülen, ‘Yunanlıların İslam sancaktarlığı yaptığı, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının halifeye karşı geldiği’ yalanına bu topraklardaki binlerce insan kanmıştır. Evet, hali hazırda diyanet teşkilatı çok iyi işlememektedir. Fakat böyle dini konularda da kandırılmaya müsait insanlarımızın devlet denetimindeki tek meal ile aydınlatılması şarttır. Aksi takdirde var olan ayrılıklara bir yenisi daha eklenecektir.

Yukarıdaki fikirlerimizin okunarak otoriter bir rejime sevdalı olduğumuz algısı çıkmamalıdır. Bizler memleketin zapt-u rapt ile yönetilmesi taraftarı değiliz. Mesela son dönemde gazetecilere, bürokratlara ve toplumun diğer kesimlerine karşı yapılan bazı tutuklama ve gözaltılar da toplum vicdanında yaralar açtığının da bilincindeyiz. Bunu söylemek de boynumuzun borcudur. Zira adaletten tutun da ekonomiye kadar bu davranışlar Türk Milleti’ni yakından ilgilendirmektedir. Yapılan bir hata büyük bedeller ödememize neden olmaktadır. Dolayısıyla hangi meslek grubu olursa olsun ortada suç teşkil eden birinin cezalandırılması aksi takdirde uzun veya haksız yargılamalarla toplumdaki kaotik ateşine su taşınmaması gereklidir.