Salı, Ekim 14, 2025
Kayseri Gün Medya
Ana SayfaGündemKader Birliği Üzerine

Kader Birliği Üzerine

Mikrofonu eline alan birileri var; aynı nakaratı tekrarlayıp duruyorlar. Her defasında aynı “tıngırtı senfonisi”…

Sözde bilge bir edayla, “Türkiye’de Türkler, Kürtler, Çerkezler, Araplar, Lazlar, Gürcüler, İranlılar gibi pek çok etnik grup yaşamaktadır,” diyorlar.

Oh ne âlâ! Ne hoş bir tablo! Bir zamanların meşhur “mozaik edebiyatı” yeniden sahneye çıkmış.

Ama bir dakika…

Türkler, Türkiye’de bir etnik grup mudur?

Eğer öyleyse, neden bu ülkenin adı Türkiye?

Almanya niye Almanya ise, Yunanistan niye Yunanistan ise, Türkiye de o yüzden Türkiye’dir.

Türkiye, “Türklerin yurdu” demektir.

Bu topraklarda Türk, kendi ülkesinde “azınlık” değil, kurucu unsurdur.

Bazı ekranlarda bir başka nakarat sürüp gidiyor:

“Türkler, 1071’de Anadolu’ya yalnızca altı yüz bin kişiyle girdiler.”

Ne kadar eksik bir bakış!

Oysa mesele rakam değil, ruhtur.

Evet, 1071 bir tarihtir; ama Türk’ün Anadolu’ya yerleşmesi, kök salması asırlar süren bir yürüyüştür.

1071, bir kapının aralanışıdır. Türk varlığı ise o kapıdan girip her taşa, her suya, her rüzgâra sinmiştir.

1860’lara, hatta 1960’lara kadar Anadolu, Türk göçleriyle yoğrulmuştur.

Altı yüz bin değil, altı yüz yılın alın teri, duası ve inancıdır bu toprağı vatan yapan.

Peki, neden bazıları sürekli Türk’ü bu coğrafyada “az” göstermeye çalışıyor?

Oysa biz, yalnız Türkiye’de değiliz.

Azerbaycan’dan Kıbrıs’a, Balkanlardan Orta Asya’ya kadar uzanan büyük bir kültür coğrafyasının mensuplarıyız.

Oğuz’dan, Kıpçak’tan, Karluk’tan gelen milyonlarca insan, aynı gönül bağıyla birbirine bağlı.

Yaklaşık yüz elli milyon insanlık bir kardeşlik halkası bu.

Fakat unutmayalım;

bir milleti yalnız soy değil, kader birliği ayakta tutar.

Bu ülkeye hizmet eden, bu bayrağın altında huzur bulan herkes, Türk milletinin bir ferdidir.

Kan değil, sadakat belirler kimliği.

Çünkü “özbeöz Türk” olup da bu millete sırtını dönenin kanı değil, vicdanı sorgulanır.

Kader birliği yapınız.

Birlikte yaşamak; aynı ekmeği paylaşmak, aynı duaya “amin” demektir.

Türkiye Cumhuriyeti, bu kader birliğinin eseridir.

Ve bu birlik, ırka, dile, soya değil, inanca, kültüre ve ortak ideale dayanır.

Şimdi gelelim o çok tartışılan söze…

“Ne mutlu Türküm diyene.”

Atatürk bu sözü, yalnızca Türk ırkı için değil, bu topraklarda yaşayan herkesi selamlamak için söyledi.

Bu bir üstünlük ifadesi değil, bir davettir.

“Bu vatanın değerlerine inanıyorsan, bu milletin şerefini taşıyorsan, sen de bu mutluluğa dahilsin,” demektir.

Zira Türk milleti, etnik değil, kültürel ve ahlaki bir tanımdır.

Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür” sözü, Ziya Gökalp’in “Millet, dilde, kültürde, ahlakta birliktir” anlayışıyla aynı kökten doğmuştur.

Bu anlayış, hâlâ bu milletin en sağlam harcıdır.

O hâlde…

Bu ülkenin adını, birliğini, ruhunu ucuz tartışmalara feda etmeyelim.

Çünkü biz aynı kaderin, aynı bayrağın, aynı duanın çocuklarıyız.

Ne mutlu Türküm diyene.

İLGİLİ BAŞLIKLAR
- Reklam -
Kayseri Gün Medya

Son Eklenenler