Her yıl olduğu gibi bu yıl da Erciyes’e düşen ilk kar, Kayseri’ye sessiz ama derin bir heyecan getirdi. Şehrin her köşesinde hissedilen o soğuk hava, sanki içimize işleyen bir huzurun habercisiydi. Sabah pencereden baktığımızda Erciyes’in zirvesinin beyazlara büründüğünü görmek, sadece kışın gelişini değil, yeni bir mevsimin duygusunu da beraberinde getirdi.
Erciyes… Yüzyıllardır bu şehri koruyan, gölgesiyle sarmalayan bir dağ. Onun doruklarına düşen ilk kar, sanki bir örtü değil, bir umut gibi. Kar, doğaya yeniden nefes aldırırken, insanın da içini yumuşatır. Soğuk havada bile bir sıcaklık barındırır içinde. Çünkü kar, sessizdir ama anlatır; saf, beyaz ama derindir.
Erciyes’e düşen ilk kar, sadece doğayı değil, insanı da değiştirir. Yazın koşuşturması, sonbaharın yorgunluğu geride kalır. Artık vakit, yavaşlamanın, dinlenmenin vaktidir. Kış demek biraz içe dönmek, biraz kendini dinlemek demektir. Sokağa kar taneleri düşerken, biz de kendi içimize düşen duyguları hissederiz. pencereden dışarı bakarken dalıp gitmelerde buluruz kendimizi.
Erciyes’in karla buluşması aynı zamanda çocukların yüzünde bir tebessümdür. Kar topu oynamayı hayal eden minik eller, bembeyaz bir dünyada koşmanın heyecanını şimdiden taşır. Büyükler içinse o kar, geçmişin anılarını getirir. Belki bir çocukluk günü, belki bir eski kış sabahı gelir akla. Kar, sadece yere değil, hatıralara da düşer.
Kış, kimi zaman soğuk, kimi zaman serttir ama Erciyes’in karı bambaşkadır. O kar, şehrin ruhuna işleyen bir güzelliktir.
Ve biz biliriz ki, Erciyes’e düşen ilk karla birlikte şehir değişir. Caddelerdeki hava, insanların yüzündeki ifade, doğanın kokusu… Her şey kışa döner. Ama bu dönüş bir soğuma değil, bir yenilenmedir aslında. Çünkü karın altında hayat dinlenir, toprak yeniden doğmak için hazırlanır.
Erciyes bu şehir için sadece bir dağ değildir. O, Kayseri’nin simgesi, geçmişin sessiz tanığı, bugünün gururudur. Her yıl karla süslenir, her yıl bizlere sabrın, huzurun ve doğanın dinginliğini öğretir.