Geçtiğimiz günlerde, kamuoyunda oldukça dikkat çeken bir olay yaşandı. Küpesini çıkaramadığı için sınava alınmayan bir genç kadın, kısa sürede sosyal medyanın gündemine oturdu. İşin ilginç yanı ise, bu olayın ardından yalnızca 24 saat içinde Instagram’da yaklaşık 60 bin takipçiye ulaşmasıydı. Bir sınav kapısından dönen öğrenci, adeta fenomen olma kapılarını araladı.
Olayın insani ve teknik yönleri elbette tartışılır. Ancak daha vahimi, toplum olarak neye alkış tuttuğumuzu, kimi ‘başarılı’ olarak gördüğümüzü sorgulamak zorundayız. Eğitim gibi hayati bir mesele yerine, sosyal medyada oluşan anlık sempati dalgasıyla bir insanın “ün” kazanması; bugünün gençliğine nasıl bir rol model çizdiğimizin de açık göstergesidir.
Geldiğimiz noktada, gençlerin bir kısmı artık sınavları değil, viral olmayı hedefliyor. Alın teriyle başarı kazanmak değil, kısa sürede ilgi görmek tercih ediliyor. Oysa geleceği inşa edecek olanlar; algoritmanın değil, aklın, ilmin ve vicdanın izinden yürüyenlerdir. Eğitim kapısından dönüp fenomen kapısından geçen bu örnek, bir ülkenin gençlik ideallerine dair ciddi bir alarm zili çalmaktadır.
Takipçi sayısı, bir insanın değerinin ölçütü olamaz. Eğitim, kariyer, ahlak ve üretkenlik olmadan gelen şöhret; saman alevi gibi yanar, geçer. Gençlerimize, gerçek başarının kısa yoldan değil, sabırla ve emekle kazanıldığını tekrar tekrar hatırlatmak zorundayız. Çünkü “bir sınavdan girememek” telafi edilir; ama “bir nesli kaybetmek”, kolay kolay telafi edilemez.