Cuma, Eylül 12, 2025
Kayseri Gün Medya
Ana SayfaDünyaBATI'NIN GEÇ KALAN VİCDANI

BATI’NIN GEÇ KALAN VİCDANI

Geçtiğimiz günlerde İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki askeri operasyonlarına yönelik Batı dünyasında dikkat çekici gelişmeler yaşandı. İsrail’de muhalefet partilerinden Demokratlar Partisi lideri ve eski Genelkurmay Başkan Yardımcısı Yair Golan, hükümetin Gazze’de sivillere yönelik saldırılarını açıkça eleştirdi. Golan, “Normal bir devlet sivillere karşı savaş yürütmez, hobi olarak çocuk öldürmez” diyerek, Netanyahu hükümetinin izlediği politikayı dolaylı da olsa yerle bir etti.

Bu açıklamaların ardından diplomatik cephede de sert adımlar geldi. İngiltere, İsrail ile yürütülen serbest ticaret anlaşması görüşmelerini askıya aldı. Ayrıca, İsrail’in İngiltere Büyükelçisi Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldı ve Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimcilere yaptırım uygulanacağı açıklandı. Dışişleri Bakanı David Lammy, Gazze’ye insani yardımların haftalardır engellenmesini “zalimce” ve “savunulamaz” bulduğunu ifade ederek Netanyahu hükümetine ablukayı derhal kaldırma çağrısı yaptı.

Bu gelişmeleri Avrupa Birliği de takip etti. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, AB’nin İsrail’e tanıdığı ticari imtiyazları içeren Ortaklık Anlaşması’nı gözden geçireceklerini duyurdu. 2000 yılında yürürlüğe giren bu anlaşmanın ikinci maddesi, tarafların insan haklarına ve uluslararası hukuka bağlı kalmasını zorunlu kılıyor. Oysa ki İsrail yönetimi, sadece sivillere yönelik saldırılarla değil, daha önce ilan edilen ateşkeslere rağmen saldırılarını sürdürerek de bu hukuki taahhütleri açıkça ihlal etti. Bu da gösteriyor ki Gazze’deki uygulamalar, sadece insanlığa karşı suç değil, aynı zamanda bu uluslararası anlaşmaların da doğrudan ihlalidir.

Avrupa’nın çeşitli başkentlerinde Netanyahu’ya verilen koşulsuz desteğin artık sorgulanması, geç kalınmış olsa da insani bir refleksin belirtisi olarak yorumlanabilir. Ancak 19 ay sonra yürürlüğe gireceği açıklanan yaptırımların samimi olup olmadığı hâlâ büyük bir soru işaretidir. Bu noktada akıllara şu soru da gelmektedir: Batı’nın bu geç kalmış tepkisi gerçekten bir vicdan uyanışı mı, yoksa Trump’ın İsrail’e olan soğuk tavrından sonra şekillenen yeni bir diplomatik yönelim mi?

Nitekim geçtiğimiz günlerde Trump’ın ekibi, savaşın devam etmesi durumunda ABD’nin İsrail’i terk edeceği uyarısında bulunmuş, Trump ise Netanyahu ile teması kesme kararı almıştır. Bu gelişmeler, Batı dünyasında değişen dengelerin mi, yoksa sadece şekil değiştiren menfaatlerin mi yansımasıdır?

İsrail’in kana susamış işgal baronunu dizginlemeye yanaşmayanlar, günü geldiğinde bu suça ortak olmanın vicdani ve tarihi sorumluluğundan kaçamayacaklardır. Zira sessizlik, zulmün dolaylı onayıdır; izlemekle yetinenler, en az uygulayıcılar kadar bu vahşetin ortağı hâline gelmektedir. Kendini “medeniyetin temsilcisi” olarak konumlandıran Batı dünyası, artık yalnızca seyirci değil; suskunluğuyla suça iştirak eden bir figürdür. “Zulme sessiz kalan, hükmü onaylamış demektir.” Bugünün imtihanı, ne yazık ki vicdanla değil, çıkar hesaplarıyla verilmektedir. Ve bilinmelidir ki; her geçen sessiz gün, insanlığın ortak vicdanına vurulmuş bir prangadır.

İLGİLİ BAŞLIKLAR
- Reklam -
Kayseri Gün Medya

Son Eklenenler