Çarşamba, Ekim 22, 2025
Kayseri Gün Medya
Ana SayfaYaşamKültür SanatYÖRÜKLÜĞÜ KOLAY MI BELLEDİN?

YÖRÜKLÜĞÜ KOLAY MI BELLEDİN?

Alanya’nın Kestel kasabası… Akdağ’ın eteklerinde, yemyeşil yamaçlarıyla masmavi denizin birbirine kavuştuğu bir cennet köşesi. Limon, portakal, muz, hurma, avokado ve yeni dünya ağaçlarının bin bir tonuyla süslü bu yamaçlar, insanın içini açan bir tablonun parçası. Türk’ün aklı hep yükseklerde derler ya; işte bu dağlarda, bu yaylalarda Yörükler tutunmuş toprağa.

Karıkocalı ve Sarıağa Yörükleri hâlâ bu yörelerde yaşar. Özellikle Dimçayı havalisi, onların yüzyıllardır süren seyrangâhıdır. Yaz sıcağının ortasında bile buz gibi sular akar, dağ esintisi insanın yüreğini ferahlatır.

Bir Dağ Adamı: Yörük Ali

Yörük Ali, kırkına merdiven dayamış, kızıl yüzlü, hafif kır saçlı bir adam. Kayaları yalayıp gelen rüzgâra karşı döşünü açmış, uzaklara bakıyor. Yanına varıp Tanrı selamını veriyorum.

“Yalnızlık Allah’a mahsus,” diyor. “Bu dağlarda konuşacak bir adam bulmak zor. Herkes çalışıyor, sen geldin yalnızlığıma ortak oldun.”

Uzun bir sessizlikten sonra, derin bir nefes alıyor:

“Bu Akdağ, tarih kitaplarında geçiyor biliyor musun? Buralar eskiden hep Yörük yurduymuş. Dağlardan yamaçlara, oradan ovaya inerek Alanya’yı zaptetmişler. Şimdi Alanya’nın kökü Yörük’tür.”

Bir süre daha susuyoruz. Denize doğru uzanan Alanya Kalesi’ne bakıyoruz. Sonra sesi biraz sitemli bir tonda çıkıyor:

“Bizim gençler artık Yörük olduklarını söylemeye utanıyorlar. Şehirli oldular. Yörüklük kabalık, görgüsüzlük gibi geliyor onlara. Sen okumuş bir adamsın, bu doğru mu?”

Yörük Ali’nin derdi belli. Yörüklüğünü bir gurur nişanı olarak taşıyan bu dağ adamı, yeni neslin köklerinden uzaklaşmasından yakınıyor.

“Belki kabahat bizdedir Ali,” diyorum. “Çocuklarımıza anlatamadık. Ama bir gün kendilerindeki serveti fark edecekler. Sabırlı ol.”

Ümmühan Ana Niye Hastaneye Kaldırıldı?

Ali’nin anası Ümmühan Ana, 65 yaşında bir dağ kadını. Yüzündeki derin çizgiler yılların hikâyesini anlatıyor. Hastaneye kaldırıldığını duyunca merak ediyorum:

“Geçmiş olsun ana, ne oldu?”

Ümmühan Ana iç çekiyor:

“Akşam haberleri izliyordum. Amerikan gavuru Irak’ta askerimizin başına çuval geçirmiş. Onu duyunca oracıkta bayılmışım. Gelin bulmuş, hastaneye kaldırdılar. Doktor kötü haber mi aldın dedi. ‘Türk’ün başına çuval geçirmişler’ dedim.”

Ali araya giriyor:

“Anam, Irak’ta Türk bayrağını yaktıklarında da böyle hastalanmıştı.”

Yaşlı kadının elini öpüyorum. “Üzülme ana, bu millet öyle kolay dize gelmez,” diyorum.

Ümmühan Ana’nın gözleri dalıyor, uzaklara bakıyor:

“Oğlum, benim dedem yıllarca bu dağlarda düşmanla savaşmış. Bir gün evine gelmiş. Büyük anam karşısına dikilip demiş ki:

‘Niye geldin Yörük Efe? Ayyıldızlı bayrak gavurun elindeyken karının koynuna mı gireceksin? Mustafa Kemal harp ederken senin buralarda işin ne?’

Dedem boynunu bükmüş, üç gün kara mağarada yatmış, sonra yeniden düşmanın üstüne gitmiş. Biz onların hikâyeleriyle büyüdük oğlum. Yörüklüğü öyle kolay mı belledin? Bu Amerikan gavuru dek durmaz, o yüzden damarım tutuyor, yüreğim cızılayıp duruyor.”

Bir Kimliğin Adı: Yörüklük

Yörüklük; dağda keçi gütmekten, oba kurmaktan ibaret değildir. Yörüklük, direnmenin, sadakatin, al bayrağa sevdalı olmanın adıdır.

Ümmühan Ana’nın siteminde bir tarih, bir milletin özü gizlidir:

“Yörüklüğü kolay mı belledin oğlum?”

Bu söz, dağların yankısında hâlâ duyuluyor.

İLGİLİ BAŞLIKLAR
- Reklam -
Kayseri Gün Medya

Son Eklenenler