Cuma, Eylül 12, 2025
Kayseri Gün Medya
Ana SayfaGündem12 EYLÜL'DE ÖZAL'IN PARMAĞI

12 EYLÜL’DE ÖZAL’IN PARMAĞI

12 Eylül darbesinin 45. yılında darbenin etkilerini halen hissetmekteyiz.

Lafı eğip, bükmeden söylemeliyiz ki bugün siyasal İslam’ın yükselişinin ana sebebi 12 Eylül darbesidir. Bir yanda, ‘sağ’ olarak nitelendirilen fakat ülkücü hareketten oluşan, devletin sürdürülebilir olması ve yabancı fraksiyonların (Sovyet komünizmi, Çin Mao hareketi) Türk topraklarında hakim olmaması için çabalayan vatan sevdalıları. Öte yanda ise Türkiye’nin yabancı fraksiyonların uydusu haline gelmesi için mücadele eden ‘sol’ güruh. Hatta ‘sol’ olarak tanımlandırılan gruba marjinal örgütleri de eklememiz mümkündür.

12 Eylül dönemini kıymetli büyüklerimizden dinleyip ve o dönemki yayınlardan okuma fırsatımız oldu. Büyüklerimiz o dönem MHP’nin oy patlaması yapacağı ihtimali üzerinde dururlar genellikle. Tabi bu murat edilen bir durum da olabilir. Fakat o günün şartları incelendiğinde Türkiye ve çevresinin yavaş yavaş neoliberal dönüşüme doğru gittiği gözlenecektir.

Türkiye’yi kapitalist pazara eklemleyen ’24 Ocak 1980’de Müsteşar olan Turgut Özal, bu kararları açıklarken mesuttur. Vatanperver iktidar veya ana muhalefetin tepki göstereceği bu ekonomik kararlar yalnız ve yalnız kaotik bir ortamda geçirilebileceğini bilen Özal, dönemden azami derecede faydalanmıştır.

Bu kararlar neticesinde dış dünyaya entegre olan Türk ekonomisi plansız gidişin sonucunu, üretimi olmayan pazar haline dönüşerek ödemiştir ve halen ödemektedir. 1950’de Menderes ile başlayan dış yardım hamleleri, Özal’ın nokta atışıyla tamamlanmıştır.

Tamamen kapitale hizmet eden, milliyetsizliği kutsayan, yeşil sermaye ve siyasal İslam’a yol veren Özal, sözde başarısının mükafatını ilerleyen yıllarda başbakan ve cumhurbaşkanı olarak almıştır. “Benim memurum işini bilir” diyen köhnemiş zihniyetiyle Türkiye’yi idare eden (yöneten değil) Özal ve benzerleri nedeniyle Türk gençliği, gençliğini yaşayamadan vatan sevdasıyla zindanlarda, tabutluklarda, işkencelerde ve idam sehpalarında ömrünü harcamıştır. Tevazu sahibi büyüklerimiz işin sonunda ‘vatan sağ olsun’ demiştir.

Asıl hedef Türk Devleti’ydi. Başbuğ Türkeş’in ve ağabeylerimizin gördüğü bu tehlikeyi maalesef devletin idari kadrosu göremedi. Bununla ilgili olarak 1980 ihtilalinin hemen sonrasında verilen brifingde sunumu yapan Orgeneral Turgut Sunalp şöyle bir itirafta bulundu: “Brifinge başlamadan önce bir hakkı teslim etmeyi namus borcu sayıyorum. Ülkemizde yaşanan kanlı eylemlerin ne olduğunu önce biz anlayamadık ama bir kesim vardı ki onlar, Ülkücü Türk Milliyetçileri idi, onlar gerçeği gördü. Bu tehlikeye karşı devleti uyandırmaya çalıştı ancak uyanan olmadı.”

12 Eylül hasmın diliyle söylendiği gibi yalnız ‘sağ-sol’ davası değildir. Türk Devleti’nin kurtuluşu için verilen mücadeledir. Bu mücadeleye sadece şiddet olaylarının görüldüğü pencereden bakmak yerine geniş pencereden bakıldığında Türkiye’nin sürüklendiği iklim daha net görülecektir.

Bu vesileyle canları ve kanlarını bu devlet için feda etmiş, ağabeylerimize ve onların yol göstericisi Başbuğ Alparslan Türkeş’e bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum. İyi ki varlardı. İçtenlikle bu vatan sevdalılarına layık olamadığımız özeleştirisini de yapabilirim. Gerek inanç, gerekse yaşayış noktasında maalesef onlara yaraşamadık. Olmadı. Umarım bu gafletimize rağmen bizlere haklarını helal ederler.

İLGİLİ BAŞLIKLAR
- Reklam -
Kayseri Gün Medya

Son Eklenenler